İnsanı çok temizdir ama küçük ve kapalı bir toplum olduğundan hayata bakışları,özlemleri,sevinçleri hepsinin aşağı yukarı aynıdır.İstanbullular daha bir görmüş,geçirmiş,büyük şehir insanı olduğundan anormalliklere daha alışkındır.Hayata karşı daha farklı durularken,İzmir'de bir yasak aşk,bir batış hikayesi,bir yerin açılışı,bir davet,bir düğün,bir cenaze,eşe alınan pahalı hediye daha farklı ve derinden hissedilir.Hal böyle olunca İzmir'in dedikodusu bitmez.
İzmir'de belli insanların mekanları iş yapar.İzmirli tanıdığı yerdeçöp-şiş yer,denize girer,havuzda yüzer,gevrek alır.Kahvaltıda boyoz görmeyince sanki yemek türünü değiştiriyor,etoburdan otobura geçer gibi ''boyoz yok mu?'' diye büyük bir dehşetle sorar.İstanbullu simit saraylarında sürünmeye alışık olduğundan,yağlı,içi boş,talaş böreğine benzeyen,boyozun sofradaki önemini anlamayabilir.
İzmir'de Ramazan bir başkadır.Hepsi inançlı insanlar olmalarına rağmen,yeri gelir rakı ile oruç bozarlar.Bu da bu ülkenin güzelliğindendir.Bu güzellik İstanbulluya yaramaz.On bir ay her tür pisliğe bulanan İstanbullu,sofrada hurma olmayınca isyanı çıkarır.
İzmir'de bir yalan o gün sürer.Bu on gün içerisinde gerçekler öğrenilir,yorumlanır,paylaşılır ve nihai karar verilir.Dedikodunun dibine vurulur ama dedikodusu yapılan kişi bir ortamda rastlanınca,yüzüne ''orada olmayan adam'' ruh haliyle yaklaşılır,ayıptır.
İzmirliye yabancı para denince doların aksine ''Euro'dan'' bahsetmek gerekir.İzmirli Avrupalı olduğundan Euro'yu takip eder.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder